Çeyrek asrı devirmeye az kalmış mütevazi ömrüm, yollarda yürürken, bir yerlere başvururken, başlarken, silinirken, devam ederken, kaçarken, kaçamazken, neyden kaçtığını anlamazken, anlayıp geri dönerken, formaliteler, evraklar, soru işaretleri ve koşarken, koşarken, gök; yüzünü değiştirip bir gülüp bir ağlayarak beni seyrederken… Tüm bu koşturmacalar bitsindi, öyle yaşamaya başlayacaktık. Yaşamak dediğin tam da şimdi değil mi?
Sadece gün batımını seyrederken değil, metroda tıkış tıkış giderken, kalabalıklardan kurtulup, yokuşlardan sıyrılıp, kuş gibi hafifleyip, sıcacık evine girip, karnını da doyurup, işlerini yoluna koyup, sonra başını yastığa koyup,uyusan ve uyansan. E günü bitsin diye yaşıyorsun o zaman. Hem de güzel sabahlara uyanayım istiyorsun. Bu ne yaman çelişki, belki bu çelişkide gizli, yaşamak dediğin. Ve yaşamak dediğin tam da şimdi.
Bak gittiği gibi geri geliyor her sabah, bu yaşamak. Hem de her yeni sabah, bir öncekinden daha hızlı.
Yani o formları doldururken, bilmem kaçıncı kez adınla soyadınla, ayrı yazılıyor adlarım, kartları doldururken kartvizitine, İmzanla doldururken kainatı. İmzan her geçen gün daha da karmaşıklaşıyor. Tam da ilkokulda öğrendiğin gibi. Büzüş büzüş ismimsi ama isim değil. İnsan kendi adından şüphe duyuyor.
Gelip gelmeyeceği, gelse bile ne getireceği meçhul bir gelecek zamanda yaşamayı bırak. Hayallerini bırakma elbette. Ama o hayallere takılıp kaldığında yanı başından geçtiğin bir kuş ağacının boynu bükülüyor. Ay dede selamına hasret kalıyor.
Ne kadar da güzel anlatmışsınız o günlük kargaşayı. Hayatımızın günleri bu “yaman çelişki” içinde geçiyor. İyi ki hayaller var!
BeğenLiked by 1 kişi
Çok teşekkür ederim, iyi ki varlar 🙂
BeğenBeğen